KENDİMİZİ SINIRLAMAYA ELBİSELERLE BAŞLARIZ-en doğal doğduğumuz halimizi en doğal olmayan şeylerle örteriz-, SONRA 'MEKANLARA' HAPSEDERİZ KENDİMİZİ, ÖYLE Kİ BİRKAÇ DAKİKA BİR ÇATI ALTINDA OLMASAK ÇIPLAK HİSSEDERİZ KENDİMİZİ, TIPKI GİYSİLERİMİZ YOKMUŞ GİBİ ÜZERİMİZDE. ÖRTTÜĞÜMÜZ (gizlediğimiz) ŞEY MAHREME DÖNÜŞÜR; BU İSTER ELBİSELERİMİZLE SINIRLADIĞIMIZ TENİMİZ OLSUN, İSTER DÖRT DUVARLA SINIRLARINI BELİRLEYİP ÜSTÜNÜ ÖRTTÜĞÜMÜZ EVİMİZ OLSUN. BUNU DAHA DA BÜYÜTÜRSEK, BU MAHREMLİK BİR TEL ÖRGÜYLE ÇEVİRDİĞİMİZ ÜLKE SINIRLARIMIZA DÖNÜŞÜR...
VE BİR ELBİSENİN, BİR MEKANIN YA DA DİKENLİ TELİN ÇEVİRDİĞİ BİR SINIRIN İÇİNDEYKEN KENDİMİZİ GÜVENDE HİSSEDERİZ; ÇÜNKÜ O SINIRIN DIŞI VAHŞİDİR, AHLAKSIZDIR, KÖTÜDÜR VE BİN TÜRLÜ MUSİBET VARDIR. OYSA BU, O SINIRLARA SOKULMAMIZ İÇİN ÜRETİLMİŞ BİR SEBEPTİR SADECE. BİZ HEP O SINIRLARIN İÇİNE DOĞDUĞUMUZDAN, DAİMA O SINIRLARIN İÇİNDE YAŞADIĞIMIZDAN VE O SINIRLARIN DIŞINA ÇIKMA CESARETİNİ GÖSTEREMEDİĞİMİZ İÇİN ASLINDA ÖYLE OLUP OLMADIĞINI DA ÖĞRENEMİYORUZ HİÇBİR ZAMAN!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder