Filmin açılışındaki kısa dünya tarihçesi de bize bu kıyametin sebeplerini açıklamaktadır:
"1969- İnsanoğlu aya ayak bastı.
Dünya nüfusu: 3.6. milyar.
2009- Kepler Teleskobu Dünya benzeri gezegenleri araştırmak için uzaya fırlatıldı.
Dünya nüfusu: 6.76 milyar.
2153- Paleo 17 isimli uzay araltırma aracı Tanis gezegenine iniş yaptı.
Dünya nüfusu: 24.34 milyar.
Yiyecek ve su kıtlığı artık olağan bir durum.
2174- Dünya'nın sınırlı kaynakları için yapılan savaş patlama noktasına geldi.
Uzay aracı Elysium uzaya fırlatıldı."
İşte Pandorum tam da bu noktada başlamakta ve yeni bir dünyaya doğru yola çıkan Elysium'da yaşananları bize anlatmaktadır. Yine açılışta yer alan, "İnsanoğlu! Son yaşayanlar sizlersiniz. Hepiniz allaha emanetsiniz. Yolunuz açık olsun." cümlesinden de Elysium'da yaşayan insanların, hayatta kalan son insanlar olduğunu ve gittikleri Tanis gezegeninde kendileri için yeni bir dünya kuracaklarını anlıyoruz. Ancak henüz Tanis'e ulaşmalarına zaman varken, dondurulmuş olan gemi mürettebatından birkaçı (önce Bower, sonra Payton) sıradışı bir şekilde uyanırlar. İkisinde de hem zihinsel hem de ruhsal bir boşluk vardır ve ne kim olduklarını ne de görevlerini/ amaçlarını hatırlamaktadırlar; filmin adı da buradan gelmektedir zaten, "Uzayın derinliklerinde uzun süre seyahat etmekten dolayı oluşan bir çeşit paranoya" olarak yorumlanan pandorum, zaman geçtikçe her ikisinde de kendisini gösterecektir. Bir yandan pandoruma karşı koymaya çalışırken bir yandan da kim olduklarını ve görevlerini anlamaya çalışmaktadırlar, ama kısa sürede de gemide yalnız olmadıklarını fark edeceklerdir: Hem kendileri gibi başka insanlar hem de garip yaratıklar vardır gemide. Finale kadar içerdiği hiçbir klişenin aslını ya da sürprizini açık etmeyen film, finalde de bizi hayal kırklığına uğratmıyor ve uzay gemisinin durmuş olan zaman sayacı tekrar çalışmaya başladığında herşey "su yüzüne" çıkıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder